22 Ekim 2000 tarihinde, bir Pazar günü, Türkiye’de yaşayan herkes evlerine kapandı ve bir sayım memurunun gelip kendilerini saymasını bekledi – ondan önceki 13 genel nüfus sayımında olduğu gibi. Bu sayımların yapıldığı günler bomboş sokaklarda sadece bisiklete binip top oynayan çocuklar ve sokak sokak gezip evlere konuk olan yüz binlerce sayım memuru görülebilirdi.
Eğer yaşınız bugün 25-35 arası ise belki de boş sokaklarda top oynayan ve ülkedeki tüm ailelerin aynı anda ailecek beraber zaman geçirdiği bu son nüfus sayımını nostaljiyle hatırlayan o çocuklardan biriydiniz1. 2000 yılındaki bu sayım, bilgisayar destekli Adrese Dayalı Nüfus Kayıt Sistemi’nin devreye girmesiyle sona eren bir uygulamanın son örneğiydi.
Ben son nüfus sayımında top koşturmadım ama etrafımda “21. yüzyıla girdiğimiz şu zamanlarda sokağa çıkma yasağı gibi çağdışı uygulama mı olurmuş” gibi serzenişler duyduğumu hatırlıyorum. Son örnekleri çağın gerisinde kalan, demode uygulamalar gibi algılansa da, genel nüfus sayımları Cumhuriyet’in ilk devirlerinde bir vatandaşlık görevi olarak görülüyordu. Devrin yayın organlarında sayım memurlarının çok önemli bir görevi yerine getirdiği ve onlara kolaylık sağlanması gerektiği vurgulanıyordu.
1935 sayımı sonrası Cumhuriyet gazetesinin ilk sayfası sayımın gündemde kapladığı önemli rolü gösteriyor:
Eğer 1940’lardan ve 70’lerden kalma görüntülerin olduğu nüfus sayımı üstüne 25 dakikalık bir videoyu izleyecek vaktiniz varsa, Tarihin Ruhu serisinin 49. bölümünü hararetle tavsiye ederim.
Kısaca vurgulamaya çalıştığım gibi, Cumhuriyet’in erken dönemlerinde, nüfus sayımı bir taraftan inşa edilirken bir taraftan da hızla büyüyen yeni bir ulus için çok önemli bir görev ve gurur kaynağıydı Aşağıda sayım memuru gelmeden hemen önce doğan ve bu sayede “sayılabilen” Bay Sayım’ın yarattığı mutluluk görülüyor.
Bay Sayım, bu postun ilham kaynağıydı. Nişanyan Adlar Sözlüğü’ne2 göre 2000’in üstünde insana verilmiş bu isim Nişanyan’ın dediği gibi “Saim” isminin bir varyantı mı? Yoksa genel nüfus sayımlarıyla bir ilişkisi var mı? 1935’ten bu yana ay ay Sayım ismi verilen bebeklerin sayısına baktığımızda her beş yılda bir ayda bu ismin kullanımının zıpladığını görüyoruz. Bu zıplamalar, genel nüfus sayımlarının yapıldığı Ekim aylarında gözüküyor.
Sayım etkisini daha yakından görebilmek için, aylık isim frekansı grafiğini sadece genel nüfus sayımının yapıldığı yıllarla sınırladım. Aşağıdaki grafikte, sayımın yapıldığı Ekim ayları kırmızı çubukla temsil ediliyor.
1935-1945 yılları arasında sayım zaman doğan bebeklere “Sayım” ismi verilme davranışının sıklığı bu kadar nadir gözüken bir isim için oldukça yüksek: Sayım aylarında doğan neredeyse her bin bebekten birine Sayım ismi verilmiş. Bu etkinin ilerleyen yıllar içinde zayıfladığını ama tamamen kaybolmadığını görüyoruz. Son nüfus sayımının yapıldığı 2000 yılında bile birkaç ailenin bu kolektif deneyimden etkilenip bebeklerine Sayım ismini koyduğunu görüyoruz.